Nureddin Es-Sabuni Buhari - El-Bidaye Fi Usuli'd-din - Maturidiyye Akaidi - 1979
<b> El-Bidaye Fi Usuli'd-din - Maturidiyye Akaidi</b>
Author: Nüreddin Es-Sabuni Buhari
Translator:Bekir Topaloglu
Publisher: Diyanet İ.B. Yayinlar
Publication date: 1979
Format / Quality: Chm
Size: 0,7 Mb
Language:Turkish
Цитата:IMAM NUREDDIN ES-SABUNI
Ahmed bin Mahmud bin Ebi Bekr Buhara´nin Hanefi alimlerindendir. Tabakat kitablarinda ve lakablariyla anildigi kaydedilmekte ise de kelam kitablarinda daha cok denildigi kaydeder. Sabun imal etmek veya satmak manasina gelen nisbetinin mensei bilinmemektedir. Buhara´da yetisip vefat ettigi icin diye de anilir. Künyesi dir. Katib Celebi´den (ölüm. 1067/1657) nes´et ettigi anlasilan ve Bagdadli Ismail Pasa (ölüm. 1339/1920) ile Brockelmann tarafindan tekrar edilen bir yanlislikla ona künyesi verilmistir. Bu hayatinin isim zincirinde bulunan dedesi Ebu Bekr´den dogmus olmasi muhtemeldir. Bazi kaynaklarda kendisi icin kullanilan künyesi olmayip medih ifade eden bir lakabdir. Müellifin kendi adinin Ahmed oglunun ki Muhammed ve babasinin da Mahmud olmasi sebebiyle diye anilmasi da muhtemeldir. Nureddin es-Sabuni´nin nerede ve hangi tarihte dogduguna dair sarih bir bilgiye sahip degiliz. Ancak kaynaklarda devamli olarak kendisinin Buhara´ya nisbet edilisine ve hayatinda her hangi bir irtihal kaydina rastlanmayisina bakilirsa onun Buhara´da dogup nes´et ettigini söylemek mümkündür. Fahreddin er-Razi ile, tahminen Hicri 580 yilinda vuku bulan münazarasi sonunda kendisinin artik ihtiyarlik devresinde bulundugunu söylemesi onun genc yasta ölmedigini ve binaenaleyh 6. hicri asrin baslarinda dogdugunu gösterir. Yine Razi´nin Münazarat´indan, müellifimizin hacca gittigini, gidis gelis esnasinda Horasan ve Irak´ta alimler meclisinde va´zlar verdigini, ilmi konusmalar yaptigini anliyoruz. Kendisinin Buhara´da hürmet toplamis bir alim oldugunu, zengin ve itibarli bir aileye mensub bulundugunu da ayni kaynaktan cikarmak mümkündür. Imam Nureddin es-Sabuni´nin vefat tarihi mevzuunda kaynaklar ittifak
halindedir: Hicri 16 Safer 580 Carsamba günü, aksam namazi vakti. Bu tarih miladi 30 Mayis 1184´e tekabul eder. Buhara´da kabristanina defnedilmistir.Ilmi hayati:
Sabuni´nin Ilmi hayati mevzuunda en önemli kaynagimiz onun eserleri ve bize kadar intikal eden iki münazarasidir. Tahsil hayati hakkinda fazla bir bilgi sahip degiliz. Gerci Tacu´t-teracim, Tabakatu´t-Temimi ve Sullemu´l-vusul´de Sabuni´nin SemsulEimme el-Kerderi´den fikih aldigi kaydedilmiekte ve Katib Celebi de ayni eserde Sediduddin Muhammed el-Esedi´den rivayette bulundugunu ilave etmektedir. Fakat bunu ilk kaynaklar teyid etmemistir. Buna mukabil en eski kaynagimizi teskil eden el-Cevahiru´l-Mudiyye, SemsulEimme el-Kerderi (ölüm/1244)´nin Sabuni´den fikih ögrendigini zikretmekte ve bu Kerderi´nin terceme-i halinde, ayrica müellifimizi hocalari arasinda saymaktadir. el-Cevahir sahibini Kefevi (ölüm. 990/1582) ve Luknevi (ölüm. 1304/1887) de teyid eder. Ilk üc müellifin zikrettigine göre Sabuni´nin hocasi olsa olsa Abdulgafur bin Lukman bin Muhammed SemsulEimme el-Kerderi (ölüm. 562/1167) olabilir. Fakat bu zat Harezm mülhakatindan Kerder asilli olup Haleb kadiligina deruhte etmis ve orada ölmüstür.ESERLERI:
Nureddin es-Sabuni´ye ait bulabildigimiz üc eser mevcuttur:
1.el-Muntaka.
2.el-Kifaye.
3.el-Bidaye.
(Maturidiyye Akaidi.Sf.19-20.25./Imam Nureddin Es-Sabuni)
Цитата:<div align="center">ÖNSÖZ
Kâinatı yaratan, geliştiren ve idare eden, esirgeyen ve bağışlayan, hesap gününün yegâne hâkimi bulunan Allah'a hamd olsun. Hak yolun tebliğcisi, insanlığın kurtarıcısı, yaratıkların en hayırlısı, peygamberlerin sonuncusu Muhammed aleyhisselâma, onun necîb soyuna, şerefli arkadaşlarına ve hayırlı ümmetine selâm olsun.
Allah taâlânın bize lütfettiği sayısız nimetler içinde en müstesna yeri işgal eden, şüphesiz ki İslâmiyettir. İslâmî İlimler içinde Akaid veya Kelâm, bütün dinî hükümlerin temelini teşkil etmesi bakımından en şerefli ilim kabul edilmiştir. Dinimizin iman esaslarından bahseden bu iümde, bilindiği üzere, İslâm tarihi boyunca birbirinden farklı metodlar benimseyen bazı cereyanlar ortaya çıkmıştır. Bunlardan başta Rasûlüllah ile Ashâb cemâatinin Akaid sahasında ta'kîbettiği yolu (sünneti) izleyen zümreye Ehl-i sünnet vel'-cemâat adı verilmiştir. Selefiyye, Eş'ariyye ve Mâtürîdiyye fırkalarına ayrılan bu Ehl-i sünnet Akaid mezheblerinden Eş'ariyye ile Mâtürîdiyye gittikçe inkişaf etmiş, yayılmış ve dünya müslümanlarının çoğunu kendisine ceibet-meye muvaffak olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğunun hâkim olduğu beldelerde mevcûd olan müslüman Türkler, umumiyetle Fıkıhda Hanefiyye, Akaidde de Mâtürîdiyye mezhebini benimsemiştir. Imâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'nin (ölm. 150/767) kurduğu esas üzerine Ebû Mansûr el-Mâtürîdi (ölm.333/944) tarafından Türkistan'da inkişaf ettirilen Mâtürîdiyye mezhebi, izahlannda Kitâb ve Sünnete en çok bağlılık gösteren, telâkkilerinde Ashâb ve Tabiîn yolu olan Selef metoduna en çok yaklaşan, kuru münakaşa ve cede! zihniyetinden uzak kalabilen sade bir Kelâm mezhebidir. Mâtürîdiyye kelâmcılarınm asırlar boyu meydana getirdiği eserler kemmiyet ve keyfiyet bakımından zengin olmakla beraber, denebilir ki âlimlerimiz bu değerli hazineye gerekli alâka ve ihtimamı göstermemiştir. Üstâd Ebû Mansûr el-MâtürioTnin o muhteşem eseri «Kitâbu't-Tevhid» bile ancak 1970 yılında basılarak ilim âlemine sunulabilmiştir.
Kelâm ilmine, başka bir deyişle Mâtürîdiyye Akaidine Türk âlimlerinin katkıları da büyük olmuştur. Bununla beraber yıllarca Osmanlı medreselerinde okutulan, bugün de memleketimizin resmî ve gayr-ı resmî tedrisât ve araştırmalarında elden eie dolaşan meşhur kitap «Şerh u'I-Aka id», Eş'ariyye mektebine bağlı bir eserdir. Gerçi bu şerhin iki üç sahifeyi geçmiyen çok muhtasar metni Mâtürîdî bir müellifin kaleminden çıkmıştır. Fakat bu metin üzerinde meydana getirilen elliyi aşkın şerh ve haşiye içinde Eş'arî mütekellimi Teftâzâni'nin (ölm.793/1390) mezkûr şerhi, yeri geldikçe doğrudan veya dolaylı bir şekilde Mâtürîdiyye görüşünü çürütmeye ve Eş'arî telâkkisini hâkim kılmaya gayret gösteren bir eser görünümündedir, Aslında Ehl-i sünnet ilm-i kelâmının bu iki mektebi arasında temelde bir ayrılık yoktur. Ancak büyük bir kısmı Türk asıllı olan Mâtürîdiyye ulemâsının meydana getirdiği bunca kıymetli esere, yine Mâtürîdîlerin bîgâne kalması ve Eş'ariyye mektebine bağiı kitaplara düşkünlük göstermesi için haklı bir sebep ve ma'kul bir izah bulmak koyal değildir,
Mâtürîdiyye Akaidi adı altında istifadeye sunduğumuz eser, Ha-nefiyye ve Mâtürîdiyye âlimlerinden Buhârâlı Nûreddin es-Sâbûnînin (ölm. 580/1184) «el-Bidâye fî usûli'd-din» isimli kitabıdır. Müellif Önce «el-Kifâye» adıyla hacimli bir eser yazmış, sonra bunu hulâsa ederek el-Bİdâye'yi meydana getirmiştir. Bu sebeple kitap takdire şâyân bir itinâ ve dikkat mahsûlü olmuştur. Tedkikinden de kolayca anlaşılacağı üzere klâsik Kelâm kitaplarının hemen bütün bahislerini ihtiva eden eserin dili sağlam, tertibi güzel, ifadesi açıktır. Müellif, kitabında Ehl-i sünnet ve Mâtürîdiyye görüşlerini isbat ve izah ettikten başka tarafların fikirlerini kısa ve öz olarak nakletmeye de muvaffakoluştur. Gerek el-Bidâye, gerek onun şerhi mesabesinde bulunan et* Kifâye, diğer bazı müelliflerimizden başka. Sa'düddîn Teftâzânînln de Şerhul-Akaid İçin başvurduğu temel eserler olarak göze çarpmaktadır.[1]
Yapılan Çalışmanın Özellikleri
Elinizdeki kitap iki ayn çalışmadan meydana gelmiştir:
1. Eserin sağ baş tarafında Sûbûnîye ait ei-Bidâye'nln metni yer almıştır. Metin, mevcûd imkanlarla, elden geldiği kadar asiına uygun ve doğru olarak tesbft edilmiş, dipnotlarında âyetlerin yerleri gösterilmiş, hadisler tahıîc edilmiş, ibareye müteallik gerekli izah ve şerhler ilâve edilmiştir. Nüsha farkları metnin bitiminden sonra sayfa ve satır numaralan gösterilerek belirtilmiştir, Daha sonra, metnin tes-brr ve tevsikinde başvurulan kaynaklar, kitap ismine göre alfabetik olarak sıralanmış, müteakiben gerekli fihristler konulmuştur.
2. Kitabın sol baş tarafından önce, bu kısmın hazırlanmasında ve ıstılahların açıklanmasında başvurulan kaynaklar yer almıştır. Sonra, Söbûnînin hayatı ve eserleri ile el-Bidâye metninin takdiminde tâ'kîbedilen metod hakkında bilgi verilmiştir. Bunu el-Bidâye'nin tercümesi izlemiştir. Müteakiben, gerek metinde, gerek tercümede geçen Özel manâlı kelimeler ile mezhep, fırka ve zümre adlan «Istılahlar» başlığı altında ta'rîf ve izah edilmiştir.
el-Bidâye fî usûli'd-dîn Türkçeye çevrilirken, bir taraftan asla uygunluk gözetilmiş, diğer yönden Türkçe ifadenin bozulmamasına gayret gösterilmiştir. Kelâm ıstılahlarının çokluğu da nazar-ı İtibara alındığı takdirde tercüme işinin ne kadar güç olduğu takdir edilir, sanırım.
a -Metnin ihtiva ettiği bahisler, tertip bozulmadan, klâsik kelâm kitaplarının sahip bulunduğu plân gözönünde bulundurularak bölümlere ve kısımlara ayrılmış, yer yer parantez içinde yeni başlıklar konulmuş, müteselsil izahlar rakam veya harflerle birbirinden tefrik edilmiştir.
b -Metinde yer alan bütün bahislerin başlıkları
hakkında söz » ibaresiyle başlar. Bu kısım tercümede hazfedilmiş, Dynca başlıkların Türkçeye aktanlmasinda bazı tasarruflar yapılmıştır.
c -Metinde sık sık tekerrür eden Eğerşöyle denilirse böyle cevap veririz» tarzındaki ifadeler, «Soru : ... Cevap :...»şeklinde tercüme edilmiştir.
d- Tercüme ve metinde görülen bütün dipnotları tarafımızdan ilâve edilmiştir. Dipnotlarında kaynak olarak gösterilen «el-Kifâye», müellif SâbûnTnin eseri oiup, varak numaralan, başka bir kayıd bulunmadığı takdirde Lâleli ktp. 2271 nüshasına aittir. Tercümenin dipnotlarında kaynak meyanında zikri geçen kitapların bibliyografyası arapça metnin sonunda yer almıştır. Bu bibliyografyanın tanziminde modern uygulamaya aykın olarak merhum hocam Prof. Muhammed Tancînin usûlüne uyulmuş ve kitap adından hareket edilmiştir.
Gerek eİ-Bİdâye'nin kendi muhtevası, gerek dipnotlarında yer alan ve Teftâzânînin «Şerhu'l-Akaid»i dâhil olmak üzere çeşitli muteber kaynaklardan derlenen izahlar okuyucunun ihtiyacını büyük çapta karşılayacağını umuyorum.
Eserin, muhtelif kademelerdeki öğretmen, öğrenci ve araştırıcılara, ayrıca mevzu* ile alâkalanan müslüman kardeşlerime faideli olmasını Cenabı Hak'dan niyaz ederim.
«Ben sadece gücümün yettiği kadar hayır ve salâha vesile olmak istiyorum. Muvaffakiyetim ancak Aliah'ıns yardımıyledir. Yalnız O'na dayanır, güvenir, yalnız O'na yönelirim.» [2]
Erenköy. Rebîu't-evvel 1398 Mart 1978Bekir TOPALOĞLU
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
Поделитесь записью в соцсетях с помощью кнопок: